V for Vendetta’yı sadece film olarak düşündüğümde, sinema sanatı adına çok bir şey ifade etmiyor. Lakin senaryosu, zekice göndermeleri ile adından daha birkaç nesil boyunca söz ettirir eminim. Bu nedenle de klasikler arasında yer almaya aday bir filmdir. Hatta filmin bence en zeki ve en vurucu sahnesi; TV şovunda aynı diktatörün iki kopyasının birbirlerine hakaret ettikleri sahnedir. Zira sonuç olarak kimse diktatöre sövmemiş, lakin tüm ülkenin izlediği bir programda, diktatör bunu kendi kendisine yapmış gibi görünmüştür.
Ama bu yazımın ana konusu V for Vendetta filmi değil. Ana konumuz Guy Fawkes. Fawkes;1570-1606 tarihleri arasında yaşamış ve işte henüz 36 yaşındayken, İngiltere’de şimdi hala kralların, kraliçelerin oturduğu sarayın karşısında kurulan darağacında asılarak idam edilmiş.
İngiliz tarihinde, gelmiş geçmiş en büyük vatan haini unvanını elde etmesi için, 36 yıl yaşaması yetmiş Fawkes’un… Kaldı ki daha da ilginci; ülkesi için savaşan bir asker olmasına karşın, sadece iki yılda, yani 1604 ile 1606 yılları arasında bu başarıyı elde etmiş. Sadece 2 yılda, İngiliz ordusunun şerefli bir askeri sıfatından, vatan haini sıfatına gelerek idam edilmiş.
Tarihsel bilgi olarak kısaca derleyecek olursak; muhafazakâr Protestan Kral I. James’e, kraliyet ailesine ve tüm diğer aristokratlara karşı yapılan ve İngiliz tarihinde “Barut Komplosu” olarak bilinen olayda aktif olarak rol almış. İngiltere devlet yönetiminde ve Katolik Monarşik rejimde kökten bir devrime gitmek amacıyla toplanan oniki komplocu, Westminister Sarayı’ndaki İngiliz Parlamento Binasını, o yılki Aristokrasi Zirvesi’nde havaya uçurmaya karar vermiş. Komploculardan birinin saray çevresinden bir tanıdığına, 5 Kasım 1605 günü saraydan uzak durmasını tavsiye eden bir mektup göndermesi sonucu komplo ortaya çıkmış. Fawkes, 5 Kasım gece yarısı parlamento mahzenlerinde bol miktarda dolu barut fıçısıyla yakalanmış. Çeşitli işkencelere maruz bırakılarak yandaşlarının adlarını vermek zorunda bırakılmış. Çıkarıldığı mahkemede vatan hainliğinden hüküm giyen Fawkes, 31 Ocak 1606’da sarayın karşısında asılarak idam edilmiş.
İngilizler bu olayı, şu an yaşadıkları demokratik platforma ulaşmak adına atılmış en önemli adımlardan biri olarak kabul ediyor. Her yıl 5 Kasım gecesi, Birleşik Krallık ve krallığa ait diğer eyaletlerde Guy Fawkes Gecesi olarak şenliklerle kutlanıyor. Şenliklerde havai fişekler patlatılıyor, büyük fıçılar ateşe verilerek caddelerde yuvarlanıyor ve bu büyük “sözde vatan haini”nin cezalandırılmasını anmak için Guy Fawkes maskesi takılmış kuklalar yakılıyor.
Ancak zaman, birçok şeyin asıl amacını ve özünü unutmamızı sağlıyor ne yazık ki… Bugün politik olmaktan son derece uzak, tamamen eğlence amaçlı olarak yapılan bu kutlamalar, aslında bir dönem bazı özgürlük tutkunlarının canları ile ödedikleri bir savaşın anısını yaşatmaya çabalıyor. Gelin görün ki artık bu kutlamalar, Cadılar Bayramı tadında bir ruh haliyle yaşatılıyor.
Fawkes’un ve diğer 11 komplocunun ne uğruna savaştıklarını ve öldüklerini hatırlatan bir film olarak V for Vendetta; gösterime girdiği ülkelerde büyük ilgi gördü. 2006 yılında ABD ve diğer ülkelerdeki toplam gişe hasılatı 131 milyon USD’yi geçti. Ve birçok insan, belki de adını bile duymadıkları Fawkes’un neden öldüğünü öğrendi ve hatırladı. Özgürlük, insanın en ciddi tutkuları arasında yer aldı her zaman. Ve geleceğin İngiltere’sini anlatan bu film ile çağımız diktatörlerine bir bakış atılmış oldu. Görmeyen bazı gözler de görmeye başladı elbette, bu film ile birlikte…
Zira filmdeki bazı replikler; çoğu insana kendi ülkesinde nasıl yönetildiklerini ya da nasıl yönetilmek istemediklerini hatırlattı. Dövüş sahneleri, devrimin içinde sıkıştırılan aşk, domino taşlarının mükemmel bir V sembolü çizmesi gibi gişe başarısı getirecek unsurların dışında V for Vendetta, aslında tam anlamı ile tiyatro için biçilmiş kaftan bir senaryoya sahip bulunuyor. Filmden bazı replikleri aşağıda sıralamak istiyorum. Zira bu replikler; özgürlüğü için savaşan, bir dönem savaşmış olan, gelecekte de savaşacak tüm dünya için anlamlar içeriyor:
“Bu maskenin altında bir yüz var ancak benim değil. Ne altındaki kaslardan daha “ben”dir o yüz, ne de altındaki kemiklerden… Bu maskenin altında etten daha fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var ve fikirler kurşun geçirmez!” “Konuşmaya çalışılan her yerde coplar söz alıncaya kadar, sözler her zaman gücünü korumaya devam eder.”
“Aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçekleri öğrenmişsinizdir.”
Özde Fawkes’un ve filmde de V’nin insanlara aşılamaya, anlatmaya çalıştığı en önemli nokta, korkulardan arınmaktı. Bu dünyada diktatörlerin hepsi, ülke yönetim sistemlerini insanların katıksız ve buz gibi korkuları üzerine kurmuşlardı. Önce korku inşa edildi, ardından da diktatör rejimler…
Kendi kurduğu korku imparatorluğunun üzerinde yükselen her diktatör ise, tarih gösterdi ki; o korkunun yarattığı sonuçların içinde boğulup gitti. Çünkü özgürlük, başta da söylediğim gibi, insanın en ciddi tutkularından biriydi… Ve tarih; diktatörlere lanetler yağdırırken, karşısında duranları hep överek anlattı.
Gündüz Vassaf’ın “Cehenneme Övgü”sünde de değindiği gibi: “Totaliter rejimleri yıkan tek şey, onları ciddiye almamaktır.”
Gülümsüyorum
Küçük Temel, okuldan bir türlü mezun olamıyormuş. En sonunda öğretmen: “Oğlum seni imtihan edeceğim. Bilirsen mezun edeceğim” demiş. Temel sevinçle sözlüye kalkmış:
“Söyle bakayım Temel, İngiltere ile Fransa kaç kez savaştılar?” “Altı defa savaştılar öğretmenim.” “Aferin sana Temel, tebrik ediyorum. Say bakalım!”
“Bir, iki, üç, dört, beş, altı.”